Page 11 - ÇALIKUŞU KOCAELİ 7. SAYI
P. 11
“Atatürk’ün durumu saatten saate daha da ağırlaşıyor, durum resmi bildirilerle millete
açıklanıyordu. Dalgın ve bitkin olarak yatan Atatürk’ün gözleri nadiren açılıyordu. Herkesin
hayranlığını kazanan o güzel mavi gözler artık eski parlaklığını kaybetmiş, solgunlaşmıştı.
Hiçbirimizle konuşmuyordu. Sadece: “Aman dil, dil efendim” diye bir şeyler söylüyordu. Bu
sözlerin ne anlama geldiğini çözmek için bütün zekâmızı kullanıyor, geçmiş olayları düşünüyor
ve aralarında bir ilişki kurmaya çalışıyorduk fakat yine de ne demek istediğini bir türlü
anlayamıyorduk. Atatürk’ün bazı kelimelerde kendine özgü bir telaffuzu vardı. Bazı harfleri
yutarak konuşurdu. Mesela “değil” kelimesini ‘diyi’ diye telaffuz ederdi. Son zamanlarda dil
konusuna ve dil teorisine çok önem verdiği için, sayıklar gibi ‘Aman dil, dil efendim’ mi yoksa
‘Aman değil, değil efendim’ mi demek istiyordu? Bunu ayırmak bizim için bir türlü mümkün
olmuyordu. Bu koma hali 48 saat devam etti.”
Kılıç Ali, bu komanın devamında Atatürk’ün yarı uyanık ve bir şekilde sayıklamaya devam
ettiğini, bir şeylere şaşırır gibi “Çok şey, çok şey” dediğini anlatıyor. İkinci koma öncesini de şöyle
aktarıyor:
‘Saat Kaç?’
Hasan Rıza Soyak cevap verdi:
‘Saat 7.00 efendimiz’
Artık Atatürk sürekli ‘Saat kaç?’ diye soruyor, Hasan Rıza Bey de ‘Saat 7.00 efendimiz’ diye
saati tekrar ediyordu. Bu karşılıklı konuşma birkaç kez tekrarlandı.
Son ‘Saat Kaç?’ sorusunun ardından birdenbire kendini arka üstü yatağa attı. Aynı anda da fena
halde bir titreme başladı. O kadar titriyordu ki dişleri birbirine vuruyordu…” *
…
Saat 09.05’ te durmuştu, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk için ama en büyük eseri
Cumhuriyet’in saati hiç durmayacaktır.
Saygı, rahmet ve minnetle…
* ALİ, Kılıç, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Hatıraları, Der. Hulusi Turgut, 19. Baskı, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017 .
- 9 -