Page 31 - ÇALIKUŞU KOCAELİ 7. SAYI
P. 31
SÖZCÜKLERİN DİLİ
“Öğretmen” Seslenişi
İnsanlar arasında anlaşma vasıtası olan dilimiz; temeli insanoğlunun yeryüzünde mevcut olduğu
günlere dayanan canlı bir varlık, toplum ve insan arasında bir köprü olması sebebiyle sosyal bir
müessese, seslerden örülmüş mükemmel bir yapıdır.
Türkçemizin milattan önce dört bin yılına kadar uzanan eski ve köklü geçmişini düşündüğümüzde
bu tarihi süreç içinde dünyaya yayıldığını, çok sayıda dili etkilediğini görürüz. Türkçemiz; ses, kelime
ve dil yapısı yönüyle çeşitli zenginliklere sahip sondan eklemeli bir dildir. Dilimizin kelimeleri olduğu
gibi kelimelerin de dili vardır. Aynı kelime, farklı cümlelerde bambaşka seslenir okuyucusuna. Tek bir
kelime, pek çok farklı anlamlarda konuşabilir. “öğretmen” kelimesi gibi mesela. Öğretmen sözcüğünü
her okuyan farklı duyar. O halde bu anlamlı günde, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, “öğretmen”
kelimesi bizlere neler söylüyor olabilir?
Öncelikle kelimenin “Ög” seslerinin bize ilk seslenişi, “akıl, anlayış” tır. Öğüt yoluyla bilgilendirmek,
düşünce yönüyle geliştirmek anlamlarını taşır. İslamiyet’in Türklerce kabulünden sonraki bilinen ilk
yazılı eserimiz olan Yusuf Has Hacip’ in yazdığı Kutadgu Bilig’de de “kutlu olma bilgisi” “mutluluk
bilgisi” anlamında birtakım “öğütler” verilmektedir. “Ögdülmüş” kişisi geçer metinde. Akıl ve zekâ ile
yoğrulmuş anlamındadır. İkinci seslenişi ise “anne” dir. “Öğsüz” “öksüz” kalmak buradan gelir işte.
Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk, öğün, çalış güven.” sözündeki “öğün” de aynı kökten
seslenmektedir bizlere.
“-ra /-re” yön kavramı veren eski bir ad durum ekidir. “-t” yüksekliği, yücelişi işaret eder ve
adlandırır. “-men” eki ise kişi kavramı verir. Yani “öğretmen”, öğ’ün, aklın yeri ve yönünü imleyen, işaret
eden, güzeli öğütleyen kişi demektir. Öğretmen, “İkinci yuvası okul olan yüzlerce çocuğa sahip hiç
yaşlanmayan bir anneyim,” der bize. Öğretmensiz kalan bir toplum “Öğsüz” (öksüz) kalmıştır. Annesiz
kalan bir toplumun da sağlıkla gelişmesi büyümesi düşünülemez. Öğretmen bizlere kattıklarıyla bizi
mutluluğa ulaştırır, kelimenin bize söylediklerinden de anlaşıldığı gibi hiçbir meslekle kıyaslanamayacak
kadar kutsaldır öğretmenlik.
Ara sıra arşivindeki fotoğrafları duygulanarak inceler öğretmen. Özellikle yeni eğitim öğretim
yılı başlarken eski öğrencilerini anar, öper gözlerinden tek tek. Geçer gözünün önünden sınıfta
yaşadıkları. Çınlar kulağında çocuklarının sesleri. Okulda bitmez işi. Gecelerce daha verimli olmak
için çalışır. Kendini iyi hissetmediği günlerde bir öğrenci bunu hissederek ona sarılır ve tüm olumsuz
duygularını unutturur. Mezun ettiği öğrencisi telefonun ucunda gururla: “Ben de sizin gibi öğretmen
oluyorum, teşekkür ederim emekleriniz için” diyerek başlar okulda hep bir ağızdan söyledikleri
şarkılara. Telefonu kapatırken akan damlalar yüreğini doldurur. “İyi ki…” diyerek iç çeker. “öğretmen”
öğrencinin gözlerinde parlayan ışık, kalplerinde açan güneş olarak seslenir. Öğretmen; dikkatle
inceleyerek bazen de harfi harfine ezberleyerek okudukları ve hafızalarından çıkaramadıkları, hayat
boyu kendisini çok yönlü geliştiren, araştıran, çalışan, soran, sorgulayan karşısına çıkan fırsatları
değerlendirebilme cesaretini öğreten, tüm kötülüklere karşı iyiliğe inanmayı gösteren bir örnek kitaptır
onlar için.
Her kelimenin dili çözülür de “öğretmen” kelimesinin seslendiklerini herkes farklı anlamlarda
duyar: “sabır, erdem, örnek, dürüstlük, adalet, anne, baba…” Siz hangilerini duyuyorsunuz?
Aslı GÖKMEN
- 29 -